11 Ağustos 2020 Salı

Hikâyelerimizdeki Melodilerden Esintiler 4

ABBA – Chiquitita (Küçük Kız)

31 Aralık 1978; Yılbaşı gecesi… Siyah Beyaz dünyayı renkli rüyalarla süslemek arzusuyla geçerken yalnızlık hayalleri kar yağıyordu sokakta.

 Kibritçi kız masalının vebali boynumuzda asılı ipsiz bir urgan. Cılız alevlere umutla tutunan, o küçük yoksul kızın hayatta kalma direnci, masal yayınlandığından beri her düş yolcusunun indinde su damlatan kırık bir testi gibi. İncecik masum parmaklarının arasından sıyrılıp kayan inci yıldız tanesi… Düşü büyük, kendi küçük bir kızın masal hikâyesi… Ayaza durmuş bedeni buz keserken köşe başında, bizden ırak yalnızlığında daha kim bilir kaç tanesi yaşıyor aramızda. Biz ise sıcak evlerimizde umursamazlık içinde donuyoruz. Dönüp geliyor avuçlarımıza konuyor fırtına, aynı şarkıyı mırıldanıyor yılbaşı günü bütün dünyaya…
 
“Dışarda kar yağıyor”

Burnumu iyice dayıyorum cama, göz gözü görmüyor dışarda… Camın buğusunu hissediyorum yanaklarımda, soğuğunu çekip içime, elindeki kibritleri yakarak ısınmaya çalışan o acıklı masaldaki kızı düşünüyorum… Benmişim gibi kendimi onun yerine koyuyorum. Üzerimde ince bir elbise, ayaklarım çıplak, terliklerimi çamurlu yolda bırakarak, korkuyla arabalardan kaçmışım ve köşe başına sığınmışım. Eve para götürmek zorundayım. Bu yılbaşı akşamı ne yiyecek yemeğim ne de gidecek bir yerim olmadan, elimde satamadığım kibritlerle kala kalmış, zavallı bir kibritçi kızım.

 Yok olmuyor, ne yapsam olmuyor, onun gibi hissedemiyorum, onun yerine koyamıyorum kendimi.  Her okuyuşumda ağladığım bu masalda, kendime yer bulamıyorum. Evimdeyim, sobamız yanıyor, üstelik yiyecek yemeğimiz de var. Üşümüyorum, aç değilim. Ama mutsuzum. Ama içim acıyor. Ama sessiz, ağlıyorum. Kimse bilmiyor, gözyaşlarım hep içime akıyor…

“Dışarda kar yağıyor. “Ünol Büyükgönenç’in şarkısı buna sebep…

Hayatı öğrendiğimiz yegâne penceremiz TRT televizyonundan o ‘siyah- beyaz’ tek eğlencemiz olan kutudan geliyor ses. Buradan bakıyoruz, neşemizi, kederimizi hep ‘siyah- beyaz’ gözlerimizden akıttığımız yaşlarla donatıyoruz. Saatini sabırsızlıkla bekliyoruz. 19.00 olmadan önce açıyoruz. Test yayınına eşlik eden müzikleri dinlerken sabit siyah-beyaz görüntüye dalıp hayallerimize yenisini ekliyoruz. Geceleri İstiklal Marşını bir görev bilinciyle dinleyip Atamızın kabrindeki bayrak törenini izliyoruz.

  “Televizyonunuzu kapatmayı unutmayınız…” Yazısı gelmeden yataklara girmiyoruz.

Ama bu akşam yılbaşı. Eğlence programında şarkılar çalınıyor. Kuru yemişlerin çıtırtılarında meyve servisleri yapılıyor tabaklarda. Benim canım hiçbir şey yemek istemiyor. Gidip televizyonun sesini açıyorum. Hüzünlü şarkıdaki “minicik elleriyle üşümüş ayaklarını ovuşturan çocuk” ben değilim. Kibritçi Kız belki de nereden bilebilirim.

“Gidecek bir yeri olmayan, üşümüş, açıkmış sıcacık bir çörek gibi güneşi düşleyen… Sevilmemiş, bilinmemiş unutulmuş” değilim. Ama ağlıyorum bu yılbaşı akşamı… Bütün çocuklar için… Ve şarkı söylüyorum gizliden. Kimsenin haberi yok benim bu halimden.

“Yıl 1979 onun bundan haberi yok” Öyle ya bu yıl çocuk yılı, benim yılım… Bizim yılımız…

“Çocuklar ölmesin” diye, ”şeker de yiyebilsinler” diye… Bombalar patlamasın, mayınlara basmasınlar diye, evsiz kalmasınlar, aç yatmasınlar diye… Kibrit alevinde sönmesin umutları diye, Unicef çocuk yılı ilan etmiş 1979 senesini…  

Öyleyse bu yıl insanlar ölmeyecek sokaklarda kurşunlardan, okullar kapanmayacak, eğitim- öğretime ara verilmeyecek, geceleri sokağa çıkılacak eskisi gibi korkusuzca… Mahallede top oynayabilecek çocuklar geç vakte kadar. Okul kapılarında polisler nöbet tutmayacak. Bundan böyle çantalarımız aranmayacak okul girişinde… Çünkü daha ortaokuldayız biz… Her şeyin tam ortasındayız yani.

 Saat ilerliyor, 1979’un gelmesine az bir zaman kaldı… Halit Kıvanç anons ediyor, “şimdi dünya televizyonlarına bağlanıyoruz, birazdan ABBA bizlerle olacak”

 Camdan kalkıyorum… En sevdiğim grup… Spiker anons ederken bu yılın çocuk yılı olması nedeniyle, grubun bir tek plak (single) yaptığını ve gelirini de Unicef’e bağışladıklarını söylüyor İngilizce… Ben yapılan tercümeden anlıyorum. Seviniyorum. İçimdeki hüzün yerini umuda bırakıyor. Güzel şeyler olacak yeni yılda, artık inanıyorum buna, filmlerdeki gibi iyiler kazanacak bu yıl da…



Küçük kız

Küçük kız, söyle bana sorun ne?
Kendi üzüntünün esiri olmuşsun
Yarın için hiç umut yok gözlerinde
Seni böyle görmekten nefret ediyorum.
Bunu inkâr edemezsin
Çok üzgün, çok mutsuz olduğunu anlayabiliyorum

Küçük kız, bana doğruyu söyle!
Üzerinde ağlayabileceğin omuz benim...
En iyi arkadaşın, güvenmen gereken kişiyim.
Sen hep kendinden emindin,
Şimdi kolun kanadın kırık
Birlikte üstesinden gelebiliriz, umarım.

Küçük kız, sen ve ben biliyoruz...
Kalp ağrılarının nasıl gelip gittiğini,
Ve bıraktıkları izleri.

Tekrar dans edeceksin, acın dinecek
Kederlenmek için hiç vaktin olmayacak

Küçük kız, sen ve ben ağlıyoruz
Ancak güneş hala gökyüzünde ve senin üstünde ışıldıyor
Tekrar şarkı söylediğini duyayım, önceleri, yaptığın gibi
Yeni bir şarkı söyle küçük kız
Daha önce yaptığın gibi dene
Yeni bir şarkı söyle küçük kız

Duvarlar yıkılıyor
Sevgin sönmüş bir mum
Her şey bitti ve bununla baş etmek zor görünüyor
Küçük kız bana doğruyu söyle
Bunu inkâr edemezsin
Çok üzgün, çok mutsuz olduğunu anlayabiliyorum

Küçük kız, sen ve ben biliyoruz...
Kalp ağrılarının nasıl gelip gittiğini,
Ve bıraktıkları izleri.
Tekrar dans edeceksin, acın dinecek
Kederlenmek için hiç vaktin olmayacak

Küçük kız sen ve ben ağlıyoruz
Ancak güneş halen gökyüzünde ve senin üstünde ışıldıyor?
Tekrar şarkı söylediğini duyayım, önceleri yaptığın gibi
Yeni bir şarkı söyle, Küçük kız
Daha önce yaptığın gibi dene
Yeni bir şarkı söyle küçük kız

Daha önce yaptığın gibi dene
Yeni bir şarkı söyle küçük kız

Hiç kuşkusuz iyi değil İngilizcem söylenenleri anlayacak kadar… Ama müzik öyle umut dolu, öyle kararlı, öyle coşkulu ki, gerek bile duymuyorum anlamaya sözlerini. Yeni yılda yenilenecek bir dünya kuruyorum şimdi, silip gözyaşlarımı uzaklara dalıyorum… İçimin en derin yerinden gülümsüyorum…

Otuz sekiz yıl aradan sonra bir başka yılbaşı gecesi, döne döne yağan kara bakarken… Bir kız çocuğu beliriyor gecenin ortasında… Burnunu iyice cama dayamış olan, gülümsüyor… Göz kırpıyorum ona. Seviniyorum, hala orada olabildiği için.

 *Chiquitita...İspanyolca’ da Küçük Kız anlamına gelmektedir… 

 31.12.2016

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder