12 Ağustos 2020 Çarşamba

Hikâyelerimizdeki Melodilerden Esintiler 6

KAPILDIM GİDİYORUM BAHTIMIN RÜZGÂRINA 

Çocuğum ben oyun oynamaktır işim,
Sormayın oyuncağın nedir diye?
Ne bulursam odur derim.
Bu dünyadaki her şey benim.
Bir kumaş bulurum kırmızı
İşte pelerinim!
Uçarım Süpermendir adım.
 
İster küçük prenses olur
Uzatırım saçlarımı kuleden aşağıya
Beklerim prensimi gelip alsın diye beni.
 
İster Don Kişot ister Malkoçoğlu olurum
Bir sopa bulduğumda.
Neresindeysem dünyanın,
Vuruşurum kılıcımla.
 
Bir yastık ise kucağımdaki odur bebeğim,
Masa altlarına kuruludur evim.
Çamurdan yemek yaparım,
Gazoz kapaklarından tabak,
Sunarım hayalimdeki misafirlere
Kimse bilmez düşümde
Neredeyim gezerim kimlerle.

-          "Günaydın! Erkencisin yine?"

-          "Otobüsün sesini duydum. Gitti mi yoksa?"

-          "Dur koşma… Gitmedi daha burda!"

 Pencereden aşağıya bakıyorum, henüz hareket etmemiş… Oh çok iyi, kaçırmadım demek ki… Motoru ısıtıyor daha bir yandan da koltukların arasını süpürüyor. Beni görecek mi acaba? El sallayabilecek miyim? Ah! bir yukarı baksa. Niye bu kadar yüksek ki evimiz? Oysa ikinci kattayız yalnızca. Üstümüzde bir de teras var, koskoca… Hadi bir bakıver! Başını kaldırıp bir kez olsun, ne olur el sallayayım sana.

 

-          Ne yapıyor o orada?

-          Şu muavin yok mu? Ona el sallamak için kalkıyor bu saatte.

-          Hay Allah! Yatsana be çocuk. Çok ararsın bu zamanları.

-          Hiç sorma, bayramdan beri böyle, sabah akşam camda…

 

Doğruydu, bayramdan beri böyleydim. “Şehirden gelirken senin için almış” demişti ya abim mavi balonu, fakat o sabah uyandığımda patlamıştı ya mavi balonum… Ne ağlamıştım bütün gün için için susturamamışlardı hiçbir şey kâr etmemişti… Ne şekerler ne çikolatalar… Bayram zehir olmuştu bana.

Sonra dediler ki “Şehre inen tek otobüsümüz eski bir Magirus artık evimizin önüne park edecek… İşte o zaman sustum. Nasıl sevindim, dindi bütün kederim. O gün bugündür sabahları çıkmadan sefere gözlerim camda, el sallarım ona o da bana. Akşama kadar sabırla yine yolunu beklerim…

 Beş yaşındayım, ev halkının yapacak bir sürü işi var. Her gün kimi işinde, kimi okulda, kimi evde… Ama benimle oyun oynayacak kimse yok.  Sabahtan akşama kadar radyo açık yalnızca… Oyuncak mı? Ne bulursak artık ne rast gelirse o günün kısmetine…

Evimizde biri camın önünde diğeri duvar dibinde olmak üzere iki divan vardı. Ben duvar dibindekini severdim. Ucuna oturdum mu bir kez artık kendimi otobüs şoförü olarak hayal ederdim. Evdeki erkek terliklerinden üç tanesini ters çevirip fren, gaz ve debriyaj pedalı yapmıştım. Bulduğum küçük bakır tepsi ise, otobüsün kocaman direksiyonuydu. Bütün gün hayal arkadaşım (muavin) ile gezer dururdum dünyayı.  İnsanları kurtarırdım kötülerden. Toprak altında yaşardım köstebekler gibi. Kimse bulamazdı beni. Saklanırdım, bilemezdi kimse yerimi… Bana ihtiyaç olmazsa hiç dışarı çıkmazdım. Çünkü ben gizli bir kahramandım…

Bugün annem izinli. Bana gelip ses yapmamamı söyledi. Çünkü arka odada sesini alacakmış teybe…  Bu hafta sonu abimin doğum günü, ona sürpriz yapacakmış…

Annemin bu hicaz makamımdaki şarkıyı söyleyişini dinliyorum, nefesimi tutarak. Aşktan yanmış, ayrılığı tatmış kalbimle, içimden usulcacık mırıldanarak…

 


Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgârına
Ey ufuklar diyorum yolculuk var yarına
Ayrılık görünmüşken yar tutmuyor elimden
Misafirim bugün ben gurbet akşamlarına.

Akşam oluyor, kasabamızın tek otobüsü dönüyor. Park ediyor kapımızın önüne. Benim için korna çalıyor. Koşuyorum pencereye…


-BETÜL ÇETİNAY


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder