15 Ağustos 2020 Cumartesi

Hikâyelerimizdeki Melodilerden Esintiler 8

HASRETİNLE YANDI GÖNLÜM- 
SEHA OKUŞ - Türkan Şoray – Dönüş Filmi

Uzadıkça uzar yaz geceleri ılık ılık eserken meltemin yeli, hanımelinin kokularını yaseminlere taşır. Yaseminlerden alır leylaklara, leylaklarınkini mor salkımlara uzatır. Sarar sevdiceğinin boynunu sarmaşıklar gibi dolanır yoksul evlerin duvarlarına. Sevda yârin düşüne gebedir ama her yar ‘yâr’ mıdır yârene acaba? Düşlerine giriverir de en derin anında, bir de bakmışsın usulcacık pembe tozlar bırakıvermiş serin sabahına

 Gündüz yangın yeri gibidir hava, kavurur atar. Nefes aldırmaz kimseye, böyle zamanda ortalığa çıkılamaz. Ama güneş batmaya yüz tuttu mu bir serinlik iner, ferahlar ortalık birazcık. Gölgelikler kaldırılır balkonlar, sahanlıklar yıkanır, bahçelere minderler atılır. Mahalleli sokağa doluşur. Çoluk çocuk yaşamaya başlar adeta. Alışverişe ancak bu vakit çıkılır. Artık top oynamak ip atlamak zamanıdır. Mutfaklardan kızartma kokusu yayılır etrafa. Ekmek arası yapılıp, tutuşturulur küçüklerin ellerine. Ayranlar çalkalanır bir taraftan, buzlu buzlu doldurulur bardaklara. Pide kuyruğunda bekleyenler koşarak gelirler elleri yana yana. Eve girmeden daha hemen oracıkta yarılarlar pideyi çocuklar ve beklerler ezan sesini.  Bekler bütün ahali.  Ne zaman ki Hacı Hamza Camisinin müezzini, “Allahu Ekber” dedi miydi? Hep beraber başlar iftar vakti…

 Hemen hemen yoktur tutmayan orucu Ramazan’da. Yaş bir kere yediyi geçti miydi kim var kim yoksa alır nasibini oruçtan yana. Kimi tekne orucu tutar, öğleye kadar, kimi bir-iki gün ama mutlaka orucun tadına bakar. Kimse bizi çocuktan saymadığı için bilfiil otuz Ramazan tutarız orucumuzu. Zaman kısadır iftarla sahur arası, uyumadan bekleyip sahurdan sonra yatarız. İftar edilip üzerine az şekerli kahveler içildiğinde erkekler teravih namazına giderler. Koca Sinan’dan kalma olduğu söylenen Hacı Hamza Camisi, erkekleri bekler. Kadınlar namazlarını evde eda ederler.

 

Sahur vaktine kadar mahalleli ayaktadır… Kimileri komşuluk ederler birbirleriyle, kimileri çoluk çombalak uzanır sahile. Samatya’ya kadar gidilip gelene yürüye yürüye, ancak hazmeder yemekler. Sahura kadar açılsın diye midede yerler. En sevdiğimiz eğlence dondurma yemektir sahilde. Gündüzün yanan içimize ferahlık verecek diye dört gözle beklediğimiz an o andır. Tutulan uzun orucun mükâfatıdır…

 

Gece gezmesi yapılmayacak ise evde oturulup televizyon izlenir. Malum ya siyah beyaz tek kanalımızda, ne varsa şansımıza. Renkli çekilmiş zamane filmlerini, artık düşlerimiz renklendirir.

İşte böyle bir akşamda izlenmiştir Türkan Şoray- Kadir İnanır’ın filmi… Dönüş…



Gülcan, (Türkan Şoray) kendisi gibi bir köylü olan İbrahim (Kadir İnanır) ile evlenmiştir. Borç harç bir tarla alınmıştır ama, köyün ağası (Bilal İnci) göz koyduğu Gülcan’la izin vermez mutlu olmalarına. İbrahim Almanya’ya çalışmaya gider. Gülcan bebesiyle kalır bir başına. İbrahim’inden gelen mektupları okutur artık kimi bulursa. Köylü şikâyet edince de gider köy öğretmeninden okuma yazma öğrenir. Köy ağası boş durur mu? Kendine yüz vermeyen Gülcan’ı rahat bırakır mı? Öğretmenle – Gülcan’a iftira atar. Köylüler Gülcan’ı dövüp evine hapseder. Bununla da kalmayıp dereden geçen Gülcan’a saldırırlar bebek dereye düşer ve oracıkta boğulur. Ama çocuğu gömmek istemez Gülcan, babası gelsin diye bekler. İbrahim ise artık Almanyalı olmuştur, kendine başka bir hayat kurmuştur. Ne aklında Gülcan vardır ne de oğlu. Bir Alman kadınla yaşamaya başlamıştır. Üstelik bir de çocukları olmuştur. Gülcan yolunu gözler İbrahim’inin… Kendini korumak uğruna, umutla, sabırla, hasretle bekler sevdiceğini… Ne bilsin olanı biteni…

 Öğretmen gitmek zorunda kalır köyden. Giderken de bebeği gömmesi gerektiğine ikna eder Gülcan’ı. Ağa bu bırakır mı peşini garip Gülcan’ın. Kendine evet demezse, devam edeceğini söyler işkencelerine. Bunun üzerine Gülcan pusu kurar öldürür Ağayı. Ve…




Trafik kazasında biricik sevdiği İbrahim ile Alman sevgilisin cesetleri görür. Ona ağlayarak gelen bebeciği fark eder.

Sevdasının, çilesinin, bebesinin yasını bile tutamayan Gülcan, merhametini kucağında taşır, bebekle oradan uzaklaşır…

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder